ÜNSAL OSKAY - page 6

Birçok kız öğrencisi aşıkmış, doğru mu?
A.A: Tabi tabi... Sınıflar ağzına kadar dolardı.
Çok kalabalık�. Çok hayranı vardı bir kere.
Türkiye'de İle�şim Bilimleri Kürsüsü'nü
kurdu. Marksizm ve sosyal bilimlerin
gelişmesine ön ayak oldu. Çok değerli
kitaplar çevirdi.
G.A: Tek başına bir okuldu yani.
A.A: Başlı başına bir kürsü. Başlı başına bir
üniversite aslında. Ünsal Oskay üniversitesi
kurulabilir. Çok önemli bir isim. Ben şu anda
ikinci yeni üzerinde çalışma yapıyorum.
Ünsal hocanın 30 yıl önceki, 20 yıl önceki
me�nleri var. Dönüp dönüp okuyorum,
dönüp dönüp okuyorum. İle�şimin Kültürel
İşlevleri diye muhteşem bir kitap yazdı.
Türkiye'de hukuki niteliğe ulaşan bir
doçentlik tezi yok benim bildiğim. Dönüp
dönüp yeniden okuyorum. Aynı pasajları,
aynı cümleleri. O kadar farklı yorumlar
yapılabilir ki, o kadar derin okumalar
yapılabilir ki... Başka bir şey. Ünsal hoca bize
çok önemli kapılar aç�. Bize algılarımızın
kapılarını aç�. Dünyayı ar�k başka görüyoruz
onun sayesinde. Eskisi gibi görmüyoruz.
Bambaşka kapılar aç� bize. Önemli olan
merak uyandırmaya devam edebilmek. Veya
tecessüsü hissedebiliyorsak önemli olan o
sanıyorum. Daha bize öğreteceği çok şey
var. Çünkü çok önemli kürsüler kurdu.
Hocaların hocaları aslında yanlış bir ifade
değil. Bu alanda çok nitelikli hocalar
ye�ş�rdi. Duyguları çok sahici yaşardı.
Gerçekten çok az aydında olan bir özellik bu.
Emeğe çok büyük bir saygı duyardı. Her
seferinde söylerdi, "Emeğe saygı duyun,
kendinize saygı duyun." Kendisi emek
pra�kleri içerisinde de etkindi ayrıca. Tekne
inşaa ederdi, ev yapardı... Okur‐yazarların
kolay kolay yapamayacağı bir çok şeyi
yapardı. Çoğumuzun bu tarz pra�kler
hakkında en ufak bir fikri yoktur.
G.A: En iyi arkadaşları oturduğu mahalledeki
eczacı, lokantacı, berber... Onlarla sohbet
etmeyi çok severdi.
A.A: Sahici yaşardı. Türkiye'de aydınlar her
zaman bu kadar sahici yaşayamaz duyguları.
Derinlikli bir iç dünyası vardı. Bu anlamda
hakikaten rönesans insanı diyebilirim. Ya da
An�k Yunan'dakiler gibi.
G.A: Yani bu çağın insanı değil. Jean Jaques
Rousseu nasıl kendi düşüncesi için kendini
paralamış�r, oradan oraya atmış�r yani,
üstat da öyleydi. İçten, kalpten yaşardı.
A.A: Çok az Türk aydınında vardı böyle
zenginlik. Ha�a Enis Batur, Ünsal Hoca için,
"Bizim kuşağımız içerisinden ermiş olan bir
tek sen çık�n." demiş. Çok azdır yani bir
aydının bu aşamaya ulaşabilmesi. Orada Enis
Batur'un söylediği çok doğru. Genelde
aydınların böyle bir mesafeleri vardır. Her
zaman sahici olarak duygularını göstermez
ya da ifade etme biçimlerini bilemezler.
Ünsal
Hoca bunları
aşabilmiş�.
En
entelektüel kişiyle de konuşabilirdi. Bizim
okuldaki çaycı Mustafa Abi'yi çok severdi
mesela. Dekan olduğu zaman da, yazları
geldiğimde okulun önüne bir masa ve
sandalyeler atar, Mustafa Abi'yi çağırır
sohbet ederdi.
G.A: Sohbet ederdi, dekan yani. Gelen
geçen öğrencilere takılırdı, laf atardı...
1,2,3,4,5 7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,...38
Powered by FlippingBook