ÜNSAL OSKAY - page 5

Derslerdeki halini ve kişisel özelliklerini konuşarak
başlayalım...
G.A: Ünsal hoca dekan. Çok keyifli geçiyor Ünsal Hoca'nın
dersleri ama her zaman yapamıyoruz. Diğer dersler o
kadar keyifli geçmiyor açıkçası. Mitolojilerden çağdaş
söylemlere kadar ge�riyor. İnanılmaz bir şey. Muazzam bir
bilgi okyanusu deyim yerindeyse. Çok keyifli geçiyor. Tarih,
sosyoloji, antropoloji, Ece Ayhan... Çapkınlıklarını anla�yor
mesela Artun'un dediği gibi. O kadar komik anla�yor ki;
çok da güzel yemek yaparmış falan... Bir anda ağlamaya
başlıyor mesela. Musikiden bahsediyor ağlıyor, Ece
Ayhan'dan bahsediyor ağlıyor... "Kalbini kendi eliyle
parçalayan bir aydındır" diyor.
A.A: Çapkınlık hikayeleri vardı. Mesela bir hanımefendiyi
çağırıyor. Ona hangi yemekleri yap�ğını, hangi tatlıları
yap�ğını, tariflerini anla�rdı uzun uzun. Güzel yemek
yapardı ayrıca. Mu�ak konusunda da iyiydi. Yani bu
konularda da oldukça yetkindi. Çok sahici yaşardı. Ben
ağladığı anları hiç unutmuyorum. Bizim de gözlerimiz
dolardı. Eski sevdalardan bahsederdi mesela. Daha otan�k
olarak düşündüğü kadim çağlardaki sevdalardan söz
ederdi. Eski İstanbul'dan bahsederdi. Bir anda ağlamaya
başlardı. Bizden utanmasın diye başımızı eğerdik. Sıranın
al�na girmeye çalışırdık.
Çok duygusal bir insan öyle değil mi?
G.A: Ağlaması meşhurdur. Duygulanırdı hep. Ne bileyim,
bir siyasi portreden bahsederken de duygulanabilir. Dediği
gibi, bir bestekardan bahsederken de duygulanabilir. Bir
filmden söz ederken. Çünkü içten yaşıyor bir şeyleri. Bir
entelektüel mesafesi yok. Gerçekten o değindiği konuları
ruhunun en derininde hissediyor. Yaşıyor yani. Benjamin
derken ağlıyor. Roman�zmi, in�harı, vesaire... Gerçekten
kalpten bir bağlılığı var o meselelere. Yani başka türlü
zaten o kadar etkili olamazdı. O muhteşem dersler başka
türlü olamazdı. İnanıyordu. İnandığı için o dersler
etkileyici oluyordu. Çok sıradan bir şeyler olurdu, şu
plas�k bardaktan azteklere bağlardı. Yani bilim, felsefe,
sanat, tarih onun içinde çok rahat yüzdüğü, kulaç a�ğı bir
deniz. Sırt üstü gidiyor, yok dibe dalıyor, oradan çıkıyor
bilmem ne yapıyor... Çok rahat yani. Suda balık ne kadar
rahatsa o da o alemlerde o kadar raha�. Nüktedan,
espirili, bir meddah gibi yani müthiş bir anla�mı vardı. Bir
de komplekssiz olduğu için kasın�sı yoktu. Sırlarını bile
aşikar ederdi,
çekinmezdi.
Küfrederse ederdi.
Merdivenlerden çıkarken Cemal
Süreya önünden
çıkıyormuş, "Bir gün de gözüme takıldı topuğunun burası
aşınmış" diye anla�rken ağlıyordu mesela. "İçine edeyim
böyle dünyanın" derdi. Cemal Süreya'nın ayakkabısı niye
eskiyor niye güzel ayakkabı giyemiyor böyle bir dünya
olabilir mi bunu anla�rdı.
1,2,3,4 6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,...38
Powered by FlippingBook