ÜNSAL OSKAY - page 34

Bronzdan Heykeller Jenerasyonu
"Bizim için ar�k çok geç. Sizin kadar okumamız, yazmamız
mümkün değil" demiş�m geçenlerde. Pes etmiyordu:
"Çınar, evet, belki bizim kadar okuyamazsın. Ama o dönem
farklı bir dönemdi. Bu senin suçun değil. O insanlar bronz
heykeller gibiydi. Şimdi her şey plas�k. Akademisyenler
bile." Bunları söylerken gözleri yaşarırdı.
Babam için yaşamak, insanın insanca yaşamasına engel
olan şeyleri göstermek, onlarla savaşmak�. Bunun farkında
olanları, iyi insanlar kabilesi gibi görürdü. Ama gruplaşmayı
sevmezdi. TİP'in bir toplan�sına gidip de "Alafranga mı,
alaturka tuvalet mi?" diye tar�şıldığını görür görmez "Hadi
bana eyvallah" deyip tüymüş. Tek başına yaşadı, çalış�,
yazdı ama uzaktan uzağa akıllı adamları, iyi yazarları izlerdi.
Kendisine kitaplardan, iyi filmlerden, belgesellerden,
şiirden bir dünya yara�. Her saniyesi büyük fikirlerin
içinde geçiyordu. Ama bu dışlayıcı, seçkin bir yerde durma
arayışı değildi. Mahler dinlerken tavuk suyuna çorba
yapardı. Karpuz keserdi. Çoraplarını yıkardı. Sade zevklerini
hep korudu. Yoksulluktan geldiğini hiç unutmadı. "İnsan
hâlâ eksik bir insan" derdi. Bir insanın ortada bu gerçek
dururken başka işlerle uğraşmasını anlamıyordu. Ama iyi
marangozlara, tamircilerine, balıkçılara hayranlıkla bakardı.
Babamdan Ağlamayı Öğrendim
Bir filmde, güzel bir sözde, asil bir jes�e, hemen çocuk gibi
tatlı tatlı ağlar, çocukken kırdığı ve kemikleri yanlış
kaynayan sağ eliyle gözyaşlarını silerdi. Onu böyle
gördüğümde benim de gözlerim dolardı. Zamanla, o
yokken de, onun ağlayacağı yerlerde ben ağlamaya
başladım.
Uyuşturan koşuşturmada insanlığımı
ha�rladığım bu anları ona borçluyum.
Babam konforu hiç sevmedi. Kendine hep olur olmaz işler
çıkarırdı. Bodrum'daki evin duvarını yıkar, yeniden yapar.
Kargıları keser. Teknenin eve ge�rdiği motorunu yağlar,
çalış�rır. Sürekli çalışma ve kavga hali onu ayakta tutardı.
Sabırlıydı. Çevirilerini kaç yılda yapacağını planlarken, "İki
ha�a çevirsem, üç gün karımla kavga etsem, bir gün hasta
olsam" diye kalem kalem hesaplardı. Bir gün bana "Ben
çok zeki değilim. Benim kadar şu duvarlar çalışsa onlar bile
adam olurdu" dedi. Tabii ki zekiydi.
Asla acele etmezdi. Sabaha ders koydurmazdı. Öğlen
saatlerinde başlardı. Mülkiye'de bazen eve gelip "Ünsal
Hoca, ders başladı" diye sokaktan bağırırlarmış. Gelenleri
azarlayıp geri gönderirmiş. Kendisini çeviri ve yazıları
dışında sıkın�ya sokmazdı. Bir kez bile birinin önünde
eğilmedi. Bilgisiyle, kendine güveniyle dimdik�.
1...,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33 35,36,37,38
Powered by FlippingBook