ÜNSAL OSKAY - page 19

Mao'nun bir şiirini okurken ve yine o
dönemi anlatan Kızıl Kayalar kitabından söz
ederken ağlamaklı olduğunu ha�rlıyorum.
Ama işte dışarıda da yine hocaydı, bir
sohbe�nin dersten farkı olmuyordu. Okulun
yan sokağındaki esnaf lokantasında, öğle
molası vermiş işçilerin arasında, sandalyeyi
ortaya çekip, sigarasını tü�ürürken Stefan
Zweig'in kitaplarından yola çıkıp Viyana'daki
Belle Epoque dönemi üzerine uzun uzun
konuşmasını unutamıyorum mesela.
Size en ilginç gelen yönleri, aklınızda kalan
huyları nelerdi?
Öncelikle ha�zası tabii ki, hayran olunacak
düzeyde. Bir de bunca kaynak ve ilgilendiği,
hakim olduğu konu arasında, herhalde bir
tek kendisinin vakıf olduğu gizli geçitler
vardı. Böylece bir meseleden diğerine
yolunu bilmesek de elimizden tutup bizleri
götürüyordu. Her bir dersi veya sohbe�
tarihler, coğrafyalar ve temalar arasında
uzun bir yürüyüşü andırırdı. Bu da, bazen
ipin ucunu kaçırdığımız olsa da sürekli
ilgimizi canlı tutmamızı, buradan nereye
çıkılacak, hangi saklı vadiye ulaşılacak diye
pür dikkat dinlememizi gerek�riyordu. Bu
zevkli,
heyecanlı
serbest salınımların
sonunda dersten en az bir düzine kitabın
adıyla ve ar�k aşinası olduğumuz Walter
Benjamin, Theodor Adorno, C. Wright Mills,
Lewis Henri Morgan gibi simaların yanı sıra
Thomas Münzer veya Urfalı Ma�eos gibi
yeni tanışıklıklarla çıkardık. Bu bağlamda
dersler öyle pek yapılandırılmış, sistema�k,
belirli bir konuya odaklı olmuyordu. Hoca da
sık sık pa�kalarını kaybedip "ben niye bunu
anla�m şimdi" diye sorardı. Ama derslerinin
büyüleyici ve iştah açıcı oldukları kesin.
Okulda veya özel haya�nızda onunla ilgili
unutamadığınız bir anınızı anla�r mısınız?
Doktora yeterlilik jürimde Ünsal Hoca vardı.
Jüriye girdiğimde, usulen ilk sözü o aldı ve
başladı konuşmaya. Yeterliliğe sunduğum tez
projesi Türkiye'de köşe yazarlığı ve ideolojik
işlevleri hakkındaydı. Ünsal Hoca, İslam'ın
şartlarından Angola bağımsızlık savaşına,
Rönesans sana�ndan Aydınlıkçılara uzun bir
girizgâh yap�, köşe yazarlığıyla (bence) ilgisiz
her türlü konunun etra�nda dolanarak.
Yirmi dakikanın sonunda, herhalde ar�k
böyle devam edecek konuşmaya diye
düşünürken, "bu bağlamda Türkiye'deki
köşe yazarlığı hakkında ne söyleyebilirsin?"
diye soruverdi. Ortada bence öyle bir
bağlam falan yoktu. Aradaki iki üç saniye,
herhalde haya�mda en hızlı düşünmeye
çalış�ğım, ha�zamı ve yara�cılığımı (ki ikisi
de pek yoktur bende) en çok zorladığım
anlardan biri olmuştur. Nihaye�nde hocanın
bir takipçisi olarak kendime anla�klarından
gizli bir geçit buldum ve konuyu kendi
problema�ğime bağlamayı başardım.
Öğle molası vermiş
işçilerin arasında,
sandalyeyi ortaya çekip,
sigarasını tüttürürken
Stefan Zweig'in
kitaplarından yola çıkıp
konuşmasını
unutamıyorum!
- Utku Uraz Aydın
1...,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18 20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,...38
Powered by FlippingBook