ÜNSAL OSKAY - page 29

içildiği, tahta sandalyede oturulan, ayakkabı
boyacısıyla, şunla bununla konuşabilidği
yere gidiyordu. Bunun dışında kendini oraya
ait hissetmiyordu ve mutsuz oluyordu.
Homur homur homurdanıyordu bildiğin.
Tam bir halk adamı yani. Belki de en güzel
tara� budur. Giyime düşkündü. Değişik
giyinmeyi seviyordu. Çocukluğunda çok fazla
giyinip kuşanamamış, onunla ilgili sanırım.
Çok değişik ayakkabı, kıyafet almaya giderdi.
Gene de ikinci el alırdı. Onları alır, temizle�r,
öyle giyerdi. Tahtakaleye giderdi. En çok
eğlendiği yerler orasıydı ve baya muhi�
vardı. Tahtakale'ye gi�m ben onunla iki üç
kere. Pilavcıları tanıyor, özellikle onları çok
severdi. Kelleciler, kasaplar... Bunun bir
volkswagen'i var ama polis durdurup bu ne
renk diye soruyordu. Maviydi rengi. Kendi
boyuyordu çarp�kça. Onun içini sanki bir
seyyar yiyecek arabası gibi doldururdu. Alır
koyar, alır koyar. Akciğer, karaciğer de
bulabilirsin, dalak da bulabilirsin. Geç�ği her
yerden yiyecek ala ala eve gelirdi. Ve yemek
yapardı. Bana sofra hazırlardı. Börek, çorba,
etli pilavlar... Bunları çok iyi yapardı.
Hiç içki içmezdi bunu özellikle belirtmek
is�yorum. İçkici diyorlar ama değildi. Asla
içmezdi.
Pişmanlığınız var mı onunla ilgili?
Çok var. En büyük pişmanlığım yeteri kadar
onu zorlayıp, haya�mıza dahil etmedik.
Onun haya�nın bizim haya�mızın dışında
kalmasına engel olmadık, razı olduk. Yıllarca
nasıl vakit geçirdi, ne yedi ne iç�, sağlığını
etkileyecek kadar sigarayı neden iç�? Yani
uzak durmuş olduğuma pişmanım biraz. Bazı
sert çıkışlarım olmuştur onlara pişmanım.
Keşke demeseydim diye. O zaman onun
iyiliği için yap�ğını sanıyorsun. Ve babam
çok kibar. Sinirli gibi görünse de dünyanın en
kibar adamıydı. Hiç cevap vermedi. Büyük
hatalarımıza bile hiç dönüp cevap vermezdi.
Sen ona hakaret edecek kadar bağır, hiçbir
şey demezdi.
Bugün düşününce babamın ye�ş�rdiği,
Çınar başta olmak üzere, öyle gazeteciler var
ki mesela Ezgi Başaran, bu insanlarla iyi bir iş
çık�ğı zaman tohumların geri geldiğini
görüyorum ve bu kararan Türkiye'ye babam
gerçekten bir miras bırakmış. Bu karanlıkla
mücadele edecek insanlar bırakmış. Onlar
da çocuklar yapacak mesela. Hiçbir şey
yapmasa mesela binlerce çocuk ye�ş�rmiş.
Bunların da yarısı gerçekten adam gibi adam
olmuşlar. Ben bugün okuyorum mesela, bir
kıza verdim gece yarısı telefon e�, "Ben ne
eşekmişim bugüne kadar okumamışım nasıl
bir adam bu" dedi. Bunu duymak bile güzel.
Hastalık psikolojisini nasıl etkiledi ? Son
zamanlarını nasıl geçirdi?
Bir apartmanın 6. ka�nda oturuyordu
Nişantaşı'nda. Ar�k oraya çıkamıyordu.
Yorulmaya başlamış�, taşındı. Aradık taradık
merdiven çıkmak zorunda kalmayacağı bir
ev bulduk Tarabya sırtlarında. Mütevazi, tek
basamak bile çıkmıyordu. Bir de bahçede
kiraz ağacı var. Onun al�nda kitap okuyordu.
Taşındığında sonbahar başlamış� ve bana
bir bahar daha göremeyeceğini söylemiş�.
Bütün kitaplarını ayırdı, çok azını bırak�.
Eskici çağırıp sa�. O kiraz ağacının al�nda
okumak için 3 kitap seç�. Birisi Don Kişot,
Mobidik, George Thomson Ege Tarihi diye.
"Günde 4,5 saate düşürdüm okuma saa�mi"
dedi. Ve ar�k fiziksel olarak tükenmiş�, çok
yürüyemiyordu. Küçük bir köpeği vardı
onunla birlikte bakkala falan gidiyordu.
1...,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28 30,31,32,33,34,35,36,37,38
Powered by FlippingBook